Category: METAFİZİK


Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

5 BİN KUŞ VE 100 BİN BALIK NEDEN ÖLDÜ ?

Arkansas Doğal Hayatı Koruma yetkilileri, gündeme bomba gibi düşen toplu balık ve kuş ölümü arasında bir ilişki tespit edilmediğini kaydederken, bu hayvanların neden öldüğüyle ilgili farklı teoriler dile getiriliyor.

Cemal Demir / New York

ABD’nin Arkansas eyaleti birkaç gün içinde meydana gelen iki ürkütücü olayla ‘kıyamet’ haberlerinin odağına oturdu. Geçtiğimiz günlerde Arkansas Nehrinde yaklaşık 100 bin balığın sebebi bilinmeyen şekilde ölerek nehir yüzeyine vurmasının esrarı araştırılırken, birkaç gün sonra aynı eyalette bu olayın meydana geldiği yerin yaklaşık 125 mil doğusundaki Bebee kasabasına yılbaşı gecesi, bir korku filmini andırırcasına gökten binlerce kırmızı kanatlı sığırcık kuşun ölerek yere düşmesi şok etkisi yaptı. Önceki gün ise komşu buranın 300 mil kadar güneyinde, Loisiana eyaletinin Pointe Coupee bölgesindeki bir otoyolda yüzlerce ölü kuşa daha rastlandı.

Wisconsin eyaletinde bulunan ABD Doğal Hayatı Koruma Ulusal Merkezine bağlı bilimadamları, olayla ilgil bilimsel araştırmalar başlattı.  ABD Jeoloji Hizmetleri Müdürlüğü web sitesi, Haziran – Aralık periyodunda ABD’de 90 ayrı toplu kuş ve hayvan ölümü olayı yaşandığını duyurdu. Buna göre, sadece Minnesota eyaletinde Eylül ayında meydana gelen tek bir benzeri olayda 4 bin kuş ölmüş. Kuzey Amerika’ya özgü bir kuş olan kırmızı kanatlı sığırcık kuşlarından ABD’de 100 – 200 milyon arası bulunduğu tahmin ediliyor.

Arkansas Doğal Hayatı Koruma yetkilileri, gündeme bomba gibi düşen toplu balık ve kuş ölümü arasında bir ilişki tespit edilmediğini kaydederken, bu hayvanların neden öldüğüyle ilgili farklı teoriler dile getiriliyor. İşte en fazla dile getirilen 5 teori:

Hava

Arkansas Kumar ve Avcılık Komisyonu sözcüsü Keith Stephens, Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, kuşların ölümüne kötü hava şartlarının ve yıldırımların neden olmuş olabileceğini söyledi. Gökten yağan ölü kuşlardan dolayı yaralanan kimsenin olmadığı belirtiliyor.

Yılbaşı havai fişekleri

Arkansas Times gazetesi, Kumar ve Avcılık Komisyonunu kaynak göstererek, yılbaşı gece kutlamaları sırasında patlatılan havaifişeklerin kuşları öldürmüş olabileceğini yazdı. Haberde kuşların, fişeklerin neden olduğu stresten ölmüş olabileceği kaydedildi.

Zehir

Bazı yore sakinlerinin kıyamet habercisi ya da felaket habercisi gibi gördüğü ölümlerin, kuşların zehirlenmesi sonucu olmuş olabileceği iddia ediliyor. Ancak sadece sığırcık kara kuşların ölmesi, zehir iddiasını zayıflatıyor. Kuşların travma sonucu mu toksik zehirlenme sonucu mu öldüğü bilimsel araştırmalardan sonra daha netleşecek.

Hastalık

Özellikle balıkların toplu ölümünde en çok dikkate alınan teori kirlilikten hastalanmış olma ihtimalleri. Ancak burda da, eğer kirlilik sebepse, neden nehirdeki sadece ‘drumfish’ adlı davul balıkları öldü sorusu cevapsız kalıyor.

Tabiatın cilvesi

Özellikle balık ölümünde dile getirilen bir iddia. Arkansas Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinden Andrew Goodwin, ‘drumfish’ nüfusundaki büyük artış ile aşırı soğukların birleşmesinin bu sonucu hazırlamış olabileceğini belirtiyor. Çok fazla balık, aynı gıda kaynağı için rekabet ediyorsa önemli bir miktarı bunda başarılı olamayacak ve beslenme sorunu yaşayacak. Özellikle bünyesi zayıf balıklar da, bölgeyi vuran aşırı soğuklara dayanamayarak ölür.

Haber 7

6 Ocak 2011, www.haber7.com

Mısır'daki 10 Felaket

BİNLERCE ÖLÜ KUŞLARIN VE BALIKLARIN HİKMETİ…

Sevgili Dünyalılar, başta ABD olmak üzere, Brezilya,Tayland, Japonya gibi ülkelerde de görülen toplu kuş ve hayvan ölümlerinin bilimsel sebebi ister olsun ister olmasın, Dünya Tarihindeki önemli olaylara ve ilahi emirlere bakılarak bunların hikmeti anlaşılabilir. Ne yazık ki binlerce haber ve basın kuruluşu olmasına rağmen, günümüzde maddeci,bilimsel ve yüzeysel değerlendirme bakış açısı hakim olduğundan  bazı önemli olayların hikmetini anlayamıyorlar veya açıklamaya korkuyorlar! ….

1-     M.S. 570 veya 571 yılında Kabe’yi yıkmak için Mekke’ye gelen Yemen valisi Ebrehe’nin fillerden ordusu nasıl ki ebabil kuşlarının attığı taşlarla helak olduysa, günümüzde de ABD’nin zihninde Kabeyi ele geçirme, Kudüs’e ve Ortadoğu’ya egemen olma, çıkacağında Hz.Mehdi a.s.’a karşı gelme fikri vardır. Bu yüzden “İlahi Sistem” , “Siz ölü kuşlar gibi toplu ölümlere maruz kalırsınız.” İşaret ediyor olabilir ! Hmm, bir de kuşlar filleri yenmiştir !

2-     Ölü kuşlar, ABD’nin Vietnam’da, Irak’ta, Afganistan’da haksız yere öldürdüğü masumların ruhlarının lanetinin halkın üzerine  yağdığını göstermektedir.

3-     Ölü balıklar, tıpkı Hz.Musa döneminde Allah’a ve ilahi hakikatlere inanmayan Firavun ve halkına ceza olduğu gibi bugün zalim Firavun Hanedanını ABD ve benzeri zalim emperyalist ülkeler temsil etmektedir. İlahi bir cezadır! ABD, gizli bir deneyle toplu yok etme planı uygulasa bile sonuçta, hepiniz toplu olarak ölürsünüz, dünya kimseye kalmaz, anlamı çıkar!

4-     Türk şairi Necip Fazıl Kısakürek’in beytinde açıkladığı gibi günah bataklığına dalmış halklara uyarıdır:

“Ey hayat süren leşler, söyleyin sizi kim diriltecek?”  Ölü kuşlar ve balıklar, halkın aynadaki görüntüsüdür ! Yani “yaşayan ölülersiniz!” demektir.

 

5-        Mülk Süresi 19. ayette Yüce Yaratan Kuşların uçuşuna ve onları havada t       utan gücün kendisi olduğuna dikkat çekiyor. Yüce Yaratan, “Kuşları uçuran, denizde gemileri yüzdüren, uzaya çıkan uzay gemilerine izin veren benim; izin vermeyip yok ettiklerime şahit oluyorsunuz!”  demek istemektedir.  “Onlar, üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara hiç bakmazlar mı? Onları havada tutan yalnızca Rahman’dır. Gerçek şu ki O, her şeyi gözetiminde bulundurur.”

6-         Hz.Musa’ya İnanmış İsrailoğullarını Rahat Bırakmayan Firavun Ve

Mısır Halkına 10 Bela…

Özetle Mısır Firavununun yahudileri serbest bırakmaması sonucunda Tanrı’ nın ,Mısır’a yaşattığı felaketlerdir. Hz. Musa’ nın Yahudileri alıp Kızıldenizi ikiye bölüp kaçmasıyla sonlanır hikaye. Burada maddelenmiştir :

1-Tüm sular kana döner ve tüm balıkları öldürür.
2-Mısır ı kurbağalar istila eder.
3-Tüm insan ve hayvanları bit/pireler kaplar.
4-Büyük böcek yığınları insanlara saldırır.
5-Çiftlik hayvanlarda salgın hastalıklar başlar ve vahşi hayvanlar saldırır.
6-İnsanlarda Tedavi edilemeyen/durdurulamayan çıbanlar çıkar.
7-Yıldırımlar iner, dolu ve alev yağar.
8-Çekirge sürüleri saldırır.
9-Üç gün boyunca zifiri karanlık oluşur.
10-Tüm mısırlı ailelerin ‘ilk’ çocukları ölür.

SONUÇ: Kaza, bela, musibet gibi İlahi uyarı olaylarını Firavun ve ona uyan inkarcı Mısır Halkı ve Ordusu anlamış, ibret almış mı? “Hayır!” Denizde boğulana kadar inatla inkarcılıklarına devam etmişler. Bugünün dünyasında çoğu halk ve devletler de öyle; gerçekleri yalanlamaya ve zulümlerine devam ediyorlar! Yalana,hileye,hırsızlığa dayalı bütün saltanatlar, Yüce Yaratıcı imtihan gereği süre verdiği için varlığını sürdürmektedir ! Aldandıkları nokta budur!

Mesela dünyalılar iyice azıp kudurdukları vakit, İlahi Sistem onlara hiçbir laftan anlamayan ve vahşi Yecüc Mecüc ırkını musallat edecektir! Rabbimizin vaadi geldiği zaman her tepeden insanlığa saldıracaklardır. İnsanlık beterin beterini yaşayarak öğrenecektir! Tabii o zalim Yecüc Mecüc’ün de sonu Hz.İsa (a.s.) ve son müminlerin duasıyla olacaktır! Size esenlik diliyoruz. Kehf Süresi’nin ilk ve son ayetini ara sıra okumaya devam edin! Hoşça kalın! 21 Ocak 2011 Cuma

bismillah@radiostar.com

DİPNOT: Düzeltme Yapılmıştır.

YEDİ KARANFİL…VE 2012

 

               YEDİ KARANFİL…VE 2012

Dediler bir yerlerde YEDİ KARANFİL saklıymış.

Gezdim dolaştım,

Yüce dağların tozlu topraklı neminden,

Şehrimin çırılçıplak asfaltlarına kadar,

Bulamadım,

Rivayet sandım,

Değilmiş,

Öğrendim bir ulemadan…

         Birinci karanfil;

Bebelerin kan kırmızı çığlığında saklı a oğul.

         İkinci karanfil;

Kartalların vahşi tüyünde hareli oluşlarında saklı be abdal !

         Üçüncü karanfil;

Açların kokuşmuş nefesinde saklı ki üstad.

         Dördüncü karanfil;

Şarabın fena kırmızısında mı saklı şaşkın !

         Beşinci karanfil;

Bayrağının şerefinde saklı a dalgın!

         Altıncı karanfil;

Dargın dostların nefretinde saklı be insancıl !

“Ama nedendir bilinmez” dedi ulema,

         Yedi (nci) karanfil,

Tanrı’da saklı kaldı…

 KAYNAK: Yedi Karanfil 4 Kaseti; Naci Bayşu,Bay Müzik Üretim. 1996

 2012, MEHDİ (a.s.)’IN ÇIKIŞI, DİĞER DÜNYALILARIN BİAT ETMESİ, MAYA TAKVİMİNİN QUETZCOATL’IN İLMİYLE  TAMAMLANMIŞ OLABİLECEĞİ VE  GİZEMLİ YORUMLAR:

·       Bu  “Yedi Karanfil”i 1040 yaşındaki kadına ithaf etmeme dair ilham geldi. Buna inan ve kendinle ilgili payı çıkar, yıllardır neden kaçıyorsun ki ? Senin alacakaranlıkta dostun benim, ama yıllardır anlamıyorsun veya gerekeni yapmak gururuna dokunuyor ! 

·       Üç rengin “beyaz-yeşil-mor” sırrını anlamış TV sunucusuna not: Hayatta en çok zorlandığımız konular kader ve sabırdır dostum! Hayat çoğu zaman umduğumuz gibi gitmez. Çöl ortasında Mecnun gibi yapayalnız kalırız…Ama sakın Allah’ın ve meleklerin haberdar olmadığını ve iyilikseverlere gereken yardımı yapmadığını zannetme! Bazen imtihan zor olur! Bazen olgunlaşma yolculuğu yıllar sürer, bu esnada yanarız ve sabrımız taşar, sabredelim! Bir metodun yanlış! Sana duacıyım.

·       Dua verdiğimiz ve gerçekleri anlattığımız bazı kaymakamlar, valiler, bürokratlar, çoğunuz acı gerçekleri umursamadınız, duaya gerek olmadığını zannettiniz, Kainatın gerçek Hakimini anlamakta noksanlığınız var. 29 harfli alfabede sadece büyük harflerle ilgileniyorsunuz, küçük harfleri ve noktalama işaretlerine aldırmıyorsunuz, bu da sistemin çökmesine sebep oluyor ! Alemlerin Rabbi, “Bana dua edin ki size cevap vereyim!” buyuruyor. Günümüz dünyasında da mevki sahibi bürokratlar, patronlar işine gelmeyen müracaata cevap vermiyor, sümen altı ediyorlar. Kanunen ne uyguluyorsunuz hakim bey ? Hiç bir şey!  Yok İnsan Hakları varmış; yok “Bilgi Edinme Kanunu” varmış;  yok “Dilekçe hakkı!” varmış! Birçok devlet görevlisinin kanuna uymadığını ispatlarsak, bize altın madalya verecek misiniz, şerefiniz üzerine söz verebilir misiniz ? Masum ceylanları kurtlar vadisinde yapayalnız bırakıyorsunuz! İlahi adalet, terazi gibidir; ne yaparsanız aynada onu görürsünüz! Hissediyorum ki yakın gelecekte bütün kuvvetli ve yenilmez görünen kurumlar çatırdayacak!

·       Kardelen Kütüphanesi, gerçekten gizemlidir! Anlayan ve ilgi gösterenin nasibi vardır. Allah’ın izni ve evliyanın himmetiyle koruyucu bir kalkanı var gibi hissedilmektedir! Kardelen Kütüphanesi’nde 1000 altından daha değerli bir inci vardır! Söylenmez!

·       Türkiye de geçmişteki güçlü, zalim ve münafık uygarlıkların yıkıldığı gibi yıkılacak ! 2012’de Dünya’nın 5. Hakimi’nin  Türkiye’den çıkması kuvvetle muhtemeldir. Başka dünyalardan da mü’minlerin Mehdi (a.s)’a biat etmeye gelecekleri anlaşılıyor! Bütün dünya ekran koruyucu resimlerle uğraşıyor ! Bu gezegende 1000 tane medya kuruluşu olsa bile püf noktaları bulup çıkaracak basiret sahibi insan ne kadar az! Türkiye 100 yıldır yarım inanan bir ülkedir; ABD, Rusya, Çin ve İsrail’de nasıl zulümler olduysa Türkiye’de de olmuştur! Pembe tablolarla halkın gözünü boyamak bizi melek yapmaz! Türkiye’nin vücudu can çekişen hamile bir cadıya benziyor. Hastanede doktorlar, hemşireler, basın mensupları koşuşturuyorlar. Türkiye,bir İslam çocuğu doğuracak, ve bu kaderi hiç kimse değiştiremez! 

·         Bu dünyada ilk önce insani selama, ilgiye değil de etikete değer verdiklerinden hemen “Kimsiniz?” sorusuna gıcık oldum! Şey, ben Aldeberan Takım Yıldızı’ndan geldim ! (Şaka!) Siz sahte Müslümanlar çok korkaklaştığınızdan ölüleri canlandırma görevi bana verildi! Zaten Amerikalılar da uzaylı olduğumuzu zannediyor galiba!

·         Epey zaman önce rüyamda bir evin içinde bir kapıdan beyaz elbisesiyle Mehdi (a.s.) çıktı; onu karşılayan birkaç kişi içinde ilk elini bendeniz öptüm! Yani anlaşılan bendeniz öncü birliktenim. Yüce Rabb, cihadımızı kutlu eylesin!  

          Gizemli Süvari,  26 Haziran 2010 Cumartesi

 

  KARDELEN KÜTÜPHANENİN İLÂHİ MUSİBET İÇİN DUASI VE ÖNGÖRÜSÜNÜN GERÇEKLEŞTİĞİNİ  FARK ETMEDİNİZ Mİ ?

              

      
   
              

 

Ey Dünyalılar ! Kainattaki ilahi işaretler, mucizeler, olağanüstü olaylar ve geleceğe dair altıncı hisle algılanan haberlere ne kadar inanıyorsunuz?

http://kardelenkutuphanelibrary.spaces.live.com Sitesinde ve haber grubunda 25 Aralık 2009 tarihinde yayınlanan “Nefsi Emmare ve Şeytanın Hizmetkarlığı Virüsü” adlı mesajın ‘TÜRKÇE DUA’ Bölümünde , “Zalimler, kendilerinin yanlışları, zulümleri  düzeltme imkanları varken, senin gücünü ve hâkimiyetini hafife aldıklarından olsa gerek ve inanmayarak sana havale etmemizi söylediler ! Münafıklara ve zalimlere öyle bir hastalık ver ki asla sağlık ve huzur yüzü görmesinler, işleri hiç bitmesin! Çünkü onlar dürüst ve mazlum vatandaşlarla  ıstırap labirentinde oynamayı seviyorlar. Kendilerinin güçlü ve yenilmez olduklarını zannediyorlar ! 1999’dan 2009’a 10 yıl geçti. Sapıtan çoğu kimse tekrar İlahi azabı görmek istiyor!” diye sitem vardı. Bu dua ve öngörü 19 gün sonra 13 Ocak 2010 tarihinde Amerika Kıtası’nda Haiti’de depremle gerçekleşti.

Mazlumların bu siteminden kısa süre sonra bu müthiş depremin olmasında diğer hayret verici bir şey, aynı şekilde Türkiye’de vuku bulmuş 1999’daki Marmara depremine benzemesi. Bunu Amerika Deprem Araştırma Enstitüsü Başkanı açıklamıştır!

Tüm dünyada, sapıtıp ta tekrar ilahi azabı görmek isteyenlere herkesin gözü önünde açık bir ikaz ve Üst Sistemin çarpışı ! Allah (c.c.)’ın gökten ordu indirmesine gerek kalmıyor, 1 dakikada her şey yerle bir oluyor !

                               

Haiti’deki halkın inanç ve ahlaki durumu ve orada neler döndüğü konusu ise ayrı ve karışık bir konu, ona değinmeyelim ! Deprem sonrası yağmalardan ve şiddetli olaylardan onların ahlaki yapılarını analiz edebilirsiniz! Depremzedelere “Geçmiş olsun!” diyoruz, can veren mü’min ve sâlihlerin ruhları şâd olsun ! Bir çok kere açıklandığı gibi, bir topluma azap takdir edilince halkın hepsini kapsar ! Yinede de âlemlerin Rabbi dilediğini kurtarmaktadır !

Bazıları, “Neden tekrar Türkiye’de değil de Haiti’de deprem oldu?” diye merak ederse, cevabı, öncelik sırası onlardaymış ! 3. Dünya Savaşı’nda büyük ihtimalle ‘Felaket’ sırası tekrar Türkiye’ye gelecek ! Hazırlığınızı yapın !

 

 

Ey iyi kalpli ve garip yolcu, Hakk ve Hakikati  arayanlara Allah (c.c.) yollarını gösterir, iyilerle karşılaştırır ! Allah seni kutsasın!

Gözü yaşlı garip dostum, seni seven ve çağıran Allah dostları var; elinizden tutup Yüce Mevla’ya götüren rehberler var! Kalbinizdeki bataklık dünyaya bağlayan ipi çözüp Yüce Sevgili’ye götüren evliya var, içtenlikle yaptığın duayı duyan Allah c.c. ve onun melekleri, cinleri var ! Duymazlar sanma sakın, duyarlar!

Allah’ın dilediği olur!

         Evliyalar Sultanı Gavs’a  bakıyorum, bana, “Yaz dostum yaz!” diye ilham geliyor ! Allah’a hamd olsun, ne güzel bir gün ! Bugün yağmur yağdı, bazı kalplere sevinç doğdu, feyz ve bereket geldi ! Hüzün ve sevinçlerimi harman yapabiliyorum. Tehlikede hissedersen ve kalbin temizse, “Himmet Ya Gavs!” diyeceksin ! Allah dilemişse, ışınlanarak gelirler ! Bazen görmeyebilirsiniz ama onlar sizi görürler, yardım ederler ve giderler ! İzninizle biraz dinleneyim…

Selam ve sevgilerimizle…

 

                                                        İyilik Perisi (Fairy of Favour)

                                                                  20 Ocak 2010

               

KARDELEN KÜTÜPHANE LEVHASI

·        Gerçeğin yolu geniş bir caddeye benzer, bulunması güç değildir; güçlük, insanların onu aramamasından kaynaklanır. (Konfüçyüs)

      (The way of truth resembles a broadway ; it is not difficult to find it! The  

      difficulty arises from that people don’t look for it !  (Confuchius)

·        Sonra biz Allah’tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız. (Kur’an:Meryem S.,72)

·        Kendilerine hidayet geldiğinde insanları, iman etmekten ve Rablerinden mağfiret talep etmekten alıkoyan şey sadece, öncekilerin başına gelenlerin  kendi başlarına da gelmesini yahut azabın ansızın kendilerini enselemesini beklemeleridir! (Kur’an:Kehf S.,55 )

·        Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah azizdir, hakimdir. (Kur’an, Fetih S.,7)

 

·        Yoksa siz Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan Cennete gireceğinizi mi sandınız?

(Kur’an, Âl-i İmran S. 142)

·        İyi bilin ki kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur !

 

    (Kur’an, Ra’d S.: 28)

 

 

   

 

 

                                                                        

                                               THE LASER SWORD OF TALISMAN;

                        5 VERSES OF KAF FROM KORAN

      It is necessary to read Arabic version of these verses to get their talisman ! They will be useful for you before World War 3 and disasters ! Believe in me, I’m Mysterious Cavalry !

IN THE NAME OF ALLAH,THE MERCIFUL,THE COMPASSIONATE

1-                       BAKARA 246: Think of the leaders of the Children Israel,how they demanded of one their prophets after (the death of) Moses: “Set up for us a king” they (their council of elders) said, “and we will fight for the cause of Allah.” He replied: “What if you refuse to fight,when ordered so to do? “Why should we refuse to fight for the cause of Allah,” they replied, “when we and all of our children have been driven away from our habitations?” –but when they were ordered to fight, they all refused, except a few of them. And Allah is Aware of the wrongdoers.

2-                       AL IMRAN 181: Allah has heard the saying of those who said: “Truly Allah is poor, and we are rich!” We shall certainly record their saying with their slaying of the prophets wrongfully, and we shall say: “Taste now the torment of the Blaze”.

3-                       AN-NISA 77: Have you not seen those to whom it was said: “Hold back your hands from fighting,establish the Prayer and pay the Zakat” but when fighting was prescribed for them,behold! A party of them fear men even as they fear Allah, or with a greater fear, saying:”Our Lord! Why have You ordained fighting for us? If only You would give us respite for a while!” Say (to them, O Muhammad): “The enjoyment of this world is short; and the Hereafter will be better for him who fears Allah; and you will not be wronged, even (in the weight of) a date-thread !”

4-                       MAIDE 27: But recite to them with truth the tale of the two sons of Adam, how they offered each a sacrifice, and it was accepted from the one of them and was not accepted from the other. (The one) said: “I will surely kill you!” (The other) answered: “Allah accept only from those who are righteous.

5-                       AR-RA’D 16: Say: Who is the Lord of the heavens and the earth? Say: “(It is) Allah.” Say: “Have you then taken, unto you, others beside Him to be your protectors, who can do neither good nor harm even to themselves?” Say: “Are the blind and the seeing equal,or the shadows and the light? Or have the partners they have set up with Allah, created anything like His creation so that the creation (which they made and His creation) seemed similar to them? Say: “Allah is the Creator of all things, and He is the One, the Almighty.”

 

Thanks God, I have managed to edit this with favour of the

God. Wishing 40 spiritual guards of these verses be with you if you believe in the One God and Holy Book Koran !  The truth is around you if you realize ! The common curtains between human and facts are traditions of superstitions, customs, prejudices etc. So discover the truth! ; Mimoza33; a mysterious cavalry in twilight zone… October 4, 2009; Greetings from Konya, Turkey, Earth,

      FOR INFORMATION AND CONTACT:

·        mimoza33m@yahoo.com;

·        Postal address: Library Kardelen Universal Explorations, Posta Kutusu :269 Nalçacı 42001 Konya,Turkey

·        Kardelenkutuphane_library@hotmail.com

·        http://kardelenkutuphanelibrary.spaces.live.com

*     *     *     *     *     *

5 VERSES  OF KAF  IN KORAN:

A DIVINE TREASURE

 

TRANSCRIPTION IN TURKISH SCRIPT

1-   Bakara süresi, âyet: 246 (Elem tera………………bi’z-zâlimin)

2-   Âl-i İmran, âyet: 181 (Lekad semiallahü……….harîk)

3-   Nisa Süresi, âyet: 77 (Elem tera……………………fetîlâ)

4-   Maide süresi, âyet: 27 (Vetlu…………………………muttakîn)

5-   Ra’d sūresi, âyet: 16   (Kul men…………………….kahhar)

 

Bismillâhi’r Rahmâni’r Rahîm

·        (Bakara:246) Elem tera ile’l melei min benî İsraîle min ba’di Mūsa iz kâlū linebiyyin lehümü’b as lenâ meliken nükâtilü fî sebîli’llâhi, Kâle hel aseytüm in kütibe aleykümü’l kıtâlü ellâ tükâtilū, Kâlū ve mâ lenâ ellâ nükâtile fî sebîli’llâhi  ve kad uhricnâ min diyârînâ ve ebnâinâ, felemmâ kütibe aleyhimü’l kıtâlü tevellev illa kalîlen minhüm, vallahü alîmun bi’z-zalîmîn. (+ kadîrün alâ mâ yürîd).

·        (Âl-i İmran:181) Lekad semiallâhü kavle’llezîne kâlū inna’llâhe fakîrun ve nahnü eğniyâü, senektübü mâ kâlū ve katlehümü’l enbiyâe biğayri hakkın ve nekūlü zūkū azâbe’l harîk. (+ Kaviyyün lâ yehtâcü ilâ muîn)

·        (Nisa: 77) Elem tera ile’llezîne kîle lehüm küffū eydiyeküm ve ekîmū’s salâte ve âtü’z zekâte felemmâ kütibe aleyhimü’l kıtâlü izâ ferîkun minhüm yahşevne’n nâse kehaşyeti’llâhi ev eşedde haşyeten ve kâlū Rabbenâ lime ketebte aleyne’l kîtâle, levlâ ehhartenâ ilâ ecelin karîbin, kul metâü’d dünyâ kalîlün ve’l âhiratü hayrun limeni’t tekâ velâ tuzlemūne fetîlâ. (+ Kahhârun limen tağâ ve asâ).

·        (Maide: 27) Vetlü aleyhim nebee’bney Âdeme bilhakkı iz karrebâ kurbânen fetükubbile min ehadihimâ velem yütekabbel mine’l Âhar. Kâle leektulenneke, kâle innemâ yetekabbelü’llâhü mine’l müttekîn. (+ Kuddūsün yehdî men yeşâü).

·        (Ra’d: 16)  Kul men Rabbü’s semâvâti ve’l ardı kuli’llâhü, kul efettehaztüm min dūnihi evliyâe lâ yemlikūne lienfüsihim nef’an velâ darran.  Kul hel yestevî’l e’mâ ve’l basîru em hel testevî’z zulümâti ve’nnūru, em cealū lillâhi şürekâe halakū kehalkıhi, feteşâbehe’l halku aleyhim. Kuli’llâhü hâliku külli şey’in ve Hüve’l Vâhidü’l Kahhâr. (+ Kayyūmün yerzuku men yeşâü’l kuvvete).

 

Sender: mimoza33m@yahoo.com ;Thanks ;October 5, 2009

                                  

                                                   *      *     *     *     *

                      

               

                                                               

                                            Bismillâhirrahmânirrahîm

                    ALEMLERİN RABBİ ALLAH’IN ADIYLA,

FİRAVUNLARA VE MÜNAFIKLARA İLAHİ MUSİBETLER !..

     

ANI: 11.09.2009 Cuma

Sabahleyin dün akşamki gibi hafif bir deprem oldu. Saat 05:00 sularında Konya’da 4.7 şiddetinde bir depremdi.

        Sevimli küçük ayıya baktım; içime ne ilham gelecek, diye. “Merak etme, Allah c.c., bütün zalimlerin yakında belasını verecek! Şuara Süresini oku!” sözleri ilham edildi.

        Hakikaten Türkçe tercümeli Kur’an-ı Kerim’de Şuara Süresi’nin anlamına baktığımda, yaşadığımız olayları yansıtıyor !

        Tıpkı Avustralyalı Müslüman olan gencin olağanüstü manevi bir işaret bekleyip aradığı işareti Kur’an’da bulduğu gibi, Konya’da 1 yıldır özellikle zalim politikacılara karşı eşimle verdiğimiz mücadele sonunda kördüğüm ve çıkmaz sokakta hissedip “İlahi yardım ne zaman?” diye merak edince Şuara Süresi’nin ayna gibi sayfalarında kendi dünyamızı gördük.

        9 Eylül 2009 Çarşamba günü,insan haklarının ihlal edilmemesi ve adaletin gerçekleşmesi için mücadele eden kardelen ruhlu hanıma, Konya’da X semtinde X Müdürlüğü’nde bir bürokrat, her zamanki gibi gerçekleri örtbas ederek inkar eden ve zalimleri savunan bir tebliğde bulunmuştu. Aynı zamanda, “Bu meseleyi daha ileri götürmeyin, siz zararlı çıkarsınız!” anlamında tehditte bulununca, yalancı, hilekar, sahtekar politikacı bürokratlara lanet ettim ! Binanın karşısındaki kaldırımda halkın önünde elleri kaldırıp açıkça beddua edecektim; yandaki bir bahçenin bankında çocukla oturduğum için oradan “Kahhar” olan Allah (c.c.)’ın "Allah’la beraber başka bir ilaha dua etme. Ondan başka (ibadete layık) ilah yoktur. O’nun zatından başka her şey helak olucudur. Hüküm O’nundur.Ve O’na dödürüleceksiniz." ayetlerini okuyup binaya üfledim !..Açıkça halkı şahit göstermeye de muhtaç ettirmiyor Yüce Mevla. Zihnimizden geçeni ve halimizi biliyor. Allah-ü Teala’nın  duamı kabul ettiğine şahit oluyorum. 1 gün sonra gittikçe zulüm, gaflet ve fesad yuvası haline gelen Konya’yı birçok kez hafif tokatla salladı, binalarını boşalttırdı ! Bu sadece ilahi uyarıydı, esas felaket ansızın gelir!

       

      Arif olana bir-iki işaret yeter! Şimdi Şuara Süresi’nin ibret verici ayetlerini dinleyelim:

26:ŞUARÂ SÜRESİNDEN BAZI İBRET VERİCİ BÖLÜMLER…

ALLAH C.C. DİLERSE İNKARCILARA GÖKTEN BİR MUCİZE İNDİRİR, ONA BOYUN EĞERLER !

1. Tâ. Sîn. Mîm.

2. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir.

3. (Resûlüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın!

4. Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır.

5. Kendilerine, O çok esirgeyici Allah’tan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.

6. Üstelik (ona) "yalandır" derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.

7. Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik.

8. Şüphesiz bunlarda (Allah’ın kudretine) bir nişâne vardır; ama çoğu iman etmezler.

9. Şüphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

10,11.  Hani Rabbin Musa’ya: O zalimler güruhuna, Firavun’un kavmine git. Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti.

12. Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum.

13. (Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun’a da elçilik ver.

14. Onların bana isnad ettikleri bir suç da var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum.

15. Allah buyurdu: Hayır (seni asla öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.

16. Haydi Firavun’a gidip deyin ki: Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi’nin elçisiyiz;

17. İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.

18. (Kendisine Allah’ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?

19. Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!

20. Musa: Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım.

        (Tefsirlerde daha çok,Hz. Musa’nın öldürme kasdı olmaksızın o adama vurduğu ve bu işin, kasdı aşan müessir fiil neticesi adam öldürme olduğu izahı ağır basmaktadır.)

21. Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.

22. O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrailoğullarını kendine kul köle etmendir.

23. Firavun şöyle dedi: Âlemlerin Rabbi dediğin de nedir?

24. Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.

25. (Firavun) etrafında bulunanlara: İşitiyor musunuz? dedi.

26. Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir.

27. Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi.

28. Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir.

        *      *      *      *      *      *      *

CEHENNNEME ATILACAK AZGINLARIN PİŞMANLIKLARI…

91. Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir.

92. Onlara: Allah’tan gayrı taptıklarınız hani nerede? denilir.

93. Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? .

94. Artık onlar ve azgınlar oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar. 95. Ve İblis’in bütün orduları da.

96. Orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler:

97. Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.

98. Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk.

99. Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.

100. ”Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var”.

101. ”Ne de yakın bir dostumuz”.

102. Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak!

103. Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

104. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

        *      *      *      *      *

ASIRLAR BOYU KAFİRLERİN PEYGAMBERLERE, ZALİMLERİN TEBLİĞCİLERE TEHDİDİ

116. Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın!

117. Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı.

118. Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.

119. Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık.

120. Sonra da geri kalanları suda boğduk.

        *      *      *      *      *      *      *

        HZ.LUT (A.S.)’UN SAPIK KAVMİNİN YAĞMURLA HELAKİ

167. Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın!

168. Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim!

169. Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar.

170. Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.

171. Ancak bir kocakarı müstesna. O, geride kalanlardan (oldu).

        (Burada Hz.Lut’un karısına işaret edilmektedir.)

172. Sonra diğerlerini helâk ettik.

173. Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki… Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü!

174. Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler.

175. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

         

HZ.ŞUAYB’IN EYKE HALKINA ÖĞÜTLERİ VE KAVMİN BULUTLARDAN YAĞAN ATEŞLERLE HELAKİ

181. Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın.

182. Doğru terazi ile tartın.

183. İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.

184. Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah) dan korkun.

185. Onlar şöyle dediler: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!

186. Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin. Bilki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz.

187. Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten (azap) parçaları düşür.

188. Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi.

189. Velhasıl onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!

        (Çok sıcak günlerden sonra gökte bulutlar belirmiş,onların gölgesine sığınmışlardı. Allah bulutlardan ateş yağdırarak azgınları,asileri yakmış ve cezalandırmıştı.)

190. Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

191. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

        *      *      *      *      *      *

İNKAR EDENLER NEDEN İNANMAZLAR VE ACIKLI AZAP  NASIL GELİR?

201. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

202. İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

         HİÇ BİR MEMLEKETİN UYARICI GÖNDERİLMEDEN HELAK EDİLMEDİĞİ !..

208, 209. Biz hiçbir memleketi, öğüt vermek üzere (gönderdiğimiz) uyarıcıları (Peygamberleri) olmadan yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz.

        ŞEYTANLAR KİME İNER ?

221. Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?

222. Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.

223. Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.

        ZALİMLER HAFİFE ALDIKLARI AKIBETLERİNİ YAKINDA BİLECEKLER !..

227. Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah’ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.

                                       SON

 

Kardelen X 2033,

13 Eylül 2009

ASİL KARDELEN SÜVARİLERİNE:

Ey kardelen ruhlu süvariler! Siz, Kıyamete yakın karanlık bir çağda sahte ve yapay ışıkların arasında, nonoşların, ibnelerin, münafıkların dünyasında Allah’a ve O’nun Yüce Dini’ne, sanatına, Kıymetli Son Elçisine gönülden inanıp bütün dünyaya ve Evrene yüce hakikatleri tanıtmak için geçici bir dünyada önemli bir görevle  yaşıyorsunuz !  Bu gezegene devamlı bir oyun ve eğlence için gelmedik!

Gaflet uykusuna dalıp nefsin ve Şeytan’ın kuklası, oyuncağı olma! İnsan alışkanlıklarının çocuğudur. Kötü alışkanlıklarının zavallı diz çöken esiri olma! Ruhunu ve onurunu 3 kuruşluk dünya çıkarları için ayaklar altına atma ! Sisli ve gizemli ormanın içindeki değerli hazinelere ulaşmak için inançlı, dürüst, güvenilir ve cesur olmalısın ! Gerektiğinde yılmadan maceralara atılmalısın !

Gerçek bir kardelen, özgürlük ve aşk için, Allah c.c. için ölümüne savaşır ! Haydi kalk ayağa, kılıcını al, karanlık ve sapıtan bir dünyada Şeytan’ın sinsi hizmetkarlarına karşı savaş !

Bu kutsal yolda Allah’ın müjdesini unutma: “İyi bilin ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur,onlar üzülmeyecekler de!  Onlar iman edip de takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da Ahiretde de onlara müjde vardır.Allah’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.” (Yunus Süresi 62-64) 

 

             

                                                      1.     SINIF ÖĞRENCİSİ SEMANUR’UN RÜYASI; 02.06.2009 Salı

                                           (RÜYASINDA  HOCASIYLA YAŞADIĞI ÖNEMLİ MACERA )

                                                  “Hayran raeyte ve hayran yekünü…”

Rüyada Semanur gece bir ormana gitmiş. Yanında öğretmeni Memduh varmış.

Önüne 3-4 tane ayı çıkmış, biraz korkmuş. Ayıların yan tarafında ateş varmış, ayılar, “Bizi yakacaklar!” diye korkmuşlar.  Memduh Öğretmen, Semanur’un sırtını sıvazlayarak,” Korkma, korkma! Bunlar benim ayım!” demiş.

Sonra ikisi ayının üstüne binmiş. Öğretmen önceden eğittiği için el işareti yaptığında ayı istediği yöne gidiyormuş.

Yolda giderken önlerine 2 köpek çıkmış, havlamışlar. Öğretmen zafer işareti yapınca köpekler havlamayı bırakmış. Çünkü onları önceden tanıyormuş. Havlamayı bırakıp ayının yanında yürümeye başlamışlar.

Sonra önlerine kaplan çıkmış. Kaplan öğretmeni tanımamış ama öğretmen onu tanımış. Öğretmen ayının sırtından inip kaplanı eğitmeye çalışmış.

Aradan 1 ay geçmiş. Kaplan öğretmene alışmış. O da grubu takip ederek yola devam etmiş.

Yolda giderken altın gibi parlayan ışıklı yuvarlak bir kapak görmüşler. Öğretmen inip bakarak eliyle silince hazinenin kapağı olduğu ortaya çıkmış. Kilitliymiş ve anahtarı görünmüş. Öğretmen, anahtarı alıp açmış. Açınca içinden parlak ışıklı sarı küre çıkmış.

     Onu eline alınca dilekler gerçek oluyormuş. Öğretmen onu eline alıp yola devam etmiş, ormandan çıkmışlar.

Öğretmen omzuna asılı çantaya o değerli, ışıklı küreyi koymuş. Ormandan çıkarken bir tekne görmüşler. Ayılarla Afrika’ya motorlu tekneyle gidiyorlarmış.

Denizde yolculuk yaparken yavru bir köpek balığı tekneye atlamış, ölmüş.

Afrika’ya varmışlar, yerlileri görmüşler.

Öğretmen ışıklı topu çıkararak yerlilerin dillerini anlaması için dilek tutmuş, yerliler de anlamışlar. Semanur ve öğretmenin sorduğu, gitmek istediği yeri tarif etmişler.

Orada vahşi hayvanlar varmış. Oraya varınca önlerine ayı çıkmış, kızgınmış. Çünkü oradaki insanlar yemek vermemişler. Semanur ve öğretmene saldırmaya çalışmış, Semanur’un omzu az çizilmiş.

Orada ikisi sınıftan birini görmüşler. O, Ayselmiş. Aysel yaralıymış. Semanur yarasını öğretmenin gömlek parçasıyla sarmış. Sonra o iyileşmiş.

Ağaçlı yolda giderlerken bir arslan yavrusu çıkmış. Onu da oranın halkı delirtmiş. Saldırmaya çalışmış. Öğretmen ışıklı küreyi Semanur’a vererek, şunları söylersen bu arslan bize alışır, diğerleri de alışır!” demiş. Semanur söylenenleri yapınca her hayvan alışmaya başlamış.

Sonra gruplarına katılan hayvanlar çoğalmış; her tür  hayvan varmış. Bir tek Allah’ın sevmediği hayvan “Domuz” yokmuş!

Sonra o adadan da çıkmışlar. Şehre gelmişler. Orası kendi dilleri konuşulan İzmir gibi şehirmiş. Orada yerleşmişler.

Semanur’un nüfus cüzdanı çıkmış, onda kendi yüzünü görmüş. Sonra başka insanlar Semanur’a öğretmen için, “Bu senin baban (gibi) !” demişler. Çünkü birbirlerine çok benziyorlarmış.

MİMOZA33’ÜN YORUMU:

*Bu rüya, bizim devlet içinde zalim çetelere karşı olan savaşımızı yansıtan bir rüya!

*Köpekler, taraftarlık yapan, yalan ve hileyle insanı suçlayan bürokratları temsil ediyor !

*Ayılar ise, güç ve mevki sahibi fakat öğüt tutan, olumlu yönde değişebilen   kişiler!

*Dilekleri gerçekleştiren ışıklı küre, dualar ve Kur’an ayetleri !

*Aslan, sayıları çok az olan dürüst, adil, cesur kimseleri temsil ediyor !

*Semanur; Yardımcı yakın arkadaş, yoldaş.

*Aysel: İyi kalpli fakat zayıf bünyeli, yaralı bir dost.

*Gömlek parçasıyla yaranın sarılması: Hz.Yakub a.s.’ın görmeyen gözlerinin  

 Hz.Yusuf(a.s.)’ın gömlek parçasıyla iyileşmesine istinaden yaralı dost Aysel’in iyileşmesi veya iyileşmesine vesile olmak.

Elhamdülillahi Rabbi’l alemin, vessalatü vesselamü ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmeın.

* Niyet iyiyse, âkibet iyi olur! Selamlar ve iyi dileklerle…

06 Haziran 2009

 

·         Sonra biz Allah’tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız. (Kur’an; Meryem Süresi:72)

·             Mal kaybeden, bir şey kaybetmistir, onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir. Fakat cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmistir. (Goethe)                                                      

    Cesaretin bittiği yerde esaret başlar!

       YAŞLI KÂHİNİN SON KEHANETİ VE JAPONLARIN “ÖLÜM OYUNU” FİLMİ

   

                                      

                      Sovyetler’in çöküşünü, Prenses Diana’nın ölümü, 11 Eylül’ü bilen yaşlı kahinin son kehaneti ortaya çıktı.

Faciadan 20 yıl önce "Yüzyılın sonuna doğru, ağustos sıcağında Kursk sular altında kalacak ve dünya felaketi izlerken gözyaşlarını tutamayacak" demişti. O günlerde yaşlı kadının bu sözlerini duyanlar için sözler çok anlamsız gelmişti.

20 yıl sonra, Rus nükleer denizaltısı Kursk, içindeki 118 denizciye mezar olup da, ne kadar haklı olduğu ortaya çıkınca yıllar önce söylediklerini hatırlayanlar şaştı kaldı. İşte o günden sonra yaşlı kadına herkes gerçek bir kahin olarak bakmaya başladı.

Bulgaristan’ın Kozhuh dağlık bölgesinde Rupite köyünde yaşayan Vangelia Gushterova ya da kısaca Vanga’nın kehanetleri, ülkesinin sınırlarını çoktan aşmış durumda. Öyle ki, 1970’te, ABD First Ladyleri’nden Jacqueline Kennedy bile Vanga’yı görmek istemişti. Ancak dönemin komünist iktidarı bu buluşmaya izin vermemişti.

1911’de dünyaya gelen, henüz 12 yaşındayken sele kapılan ve mucizevi bir şekilde hayatta kalmayı başaran ancak o gün her iki gözü de kör olan Vanga, 1996’da hayata veda etti.

11 Eylül saldırılarını yıllar önce açıklayan Vanga "Amerikalı ikiz kardeşlere demir kuşlar saldıracak" demişti.

Prenses Diana’nın beklenmedik ani ölümü ve Sovyetler’in "perestroika" ile başlayan çöküşünü de yıllar öncesinden haber veren Vanga’nın tüm bu kehanetlerine şimdi bir yenisi eklendi.

"Çağımızın kahini" olarak da anılan Vanga’ya göre 2010’da dünyayı çok büyük bir savaş bekliyor. Asya’da, dört devlet başkanına yapılacak bir saldırının ardından çıkacak olan savaşa "Üçüncü Dünya Savaşı olabilir" diyen yaşlı kadın, başka kehanette bulunmayacağını da açıklamış.

Rusya’da yayınlanan Pravda gazetesinde yer alan haberde, Vanga’nın ayrıca kendi ölüm tarihini bildiği, kendisinden sonra Fransa’da bir kız çocuğunun doğacağını ve 10 yaşına geldiğinde "kehanet" yeteneğinin yavaş yavaş ortaya çıkacağını ve 2009’da tüm dünyanın onun adını duyacağını da söylediği belirtiliyor.

Pomak şivesiyle Bulgarca konuşan, gözleri görmeyen, yaşlı kahin Vanga, kapısını aşındıran gazetecilerle pek fazla görüşmemişti. Ancak bir keresinde "Bir insanla karşı karşıya geldiğimde, hayatı, doğduğu andan itibaren ölüm anına kadar bir film gibi zihnimde canlanıyor. İnsanlar şifa için de bana geliyorlar. Ama şifayı doktorlarda aramalılar. Asıl ilaçlar ise, yaşadıkları topraklarda yetişen bitkilerde" demişti.

 

http://www.habervakti.com/detay.asp?id=56406 ; 27.09.2008

 

                                   Ölüm Oyunu: Bir Japon distopyası*

                         (Battle Royale – Batoru Rowaiaru)

              

             Baskıcı bir hükümet, giderek kontrolden çıkan tutumları nedeniyle gençlere acımasız bir gözdağı vermeyi kararlaştırır. Her sene rastgele seçilen bir lise sınıfı ıssız bir adaya bırakılacak ve gençler birbirlerini öldürmeye zorlanacaktır. Ölüm oyununa katılmayı reddetmek de ölümü göze almayı gerektirmektedir. 
            ALİŞ SAĞIROĞLU* 


            BÜTÜN büyük sanat eserleri içlerinde güçlü bir belirsizlik taşırlar. Belirsizlik insan tarafından doldurulmak zorundadır. Ölüm Oyunu bu anlamda birden çok yorumun mümkün olduğu sıradışı bir eser. Başrolde Takeshi Kitano oynuyor. Yönetmen Kinji Fukasaku. Yapım yılı 2000.
            Ölüm Oyunu’nu tanıtmayı denerken ilginç bir problemle karşılaşıyorsunuz. Film ilk bakışta tıpkı ‘Pulp Fiction’ gibi etkileyici bir thriller olarak duruyor, ama gücünü aksiyon sahnelerinden almıyor. Yalnızlık, ihanet, sevgi, dayanışma ve umut gibi çok önemli ve insanlık kadar eski izlekler ele alınıyor bu filmde. Görünürdeki hikáye, sadece bu derin dramatik yapıyı açığa çıkarmak için kullanılıyor.
            Yer: Japonya. Zaman: Yakın gelecek. Baskıcı bir hükümet, giderek kontrolden çıkan tutumları nedeniyle gençlere acımasız bir gözdağı vermeyi kararlaştırır. Her sene rastgele seçilen bir lise sınıfı ıssız bir adaya bırakılacak ve gençler birbirlerini öldürmeye zorlanacaktır. Sadece hayatta kalan son öğrencinin yaşamasına izin verilmektedir. Oyunun üç gün içinde tamamlanması gerekir. Bu sürenin sonunda birden çok kişi hayatta kalmışsa boyunlara takılan elektronik kolyeler patlayacaktır.
            Takeshi Kitano’nun hocası olduğu sınıf o sene ölüm oyunu için seçilmiştir.  Öğrenciler masum bir gezi gibi görünen bir otobüs yolculuğunda gazla bayıltılırlar ve ‘ölüm adasında’ askerlerle çevrilmiş olarak uyanırlar. Karşılarında hocaları Takeshi Kitano vardır ve Ölüm Oyunu’nun yöneticisidir. Seksi TV sunucusu bir kızın, oyunun kurallarını anlattığı bir videoyu izlemeye zorlanırlar. Ortamda gerçekdışı bir hava vardır. Takeshi Kitano’nun gürültücü öğrencilerden birini öldürmesiyle sınıf kendine gelir ve film bir başka gerçeklik düzeyine geçer.
           
Tersine gerçeklik
           
Her öğrenciye içinde üç günlük yiyecek ve bir takım silahların olduğu bir sırt çantası verilir. Bazı çantalarda silah olarak sadece bir tencere kapağı ya da bir dürbün, bazılarında ise tabanca, el bombası ya da balta bulunmaktadır. Öğrencilerin bütün hareketleri boyunlarındaki kolye aracılığıyla izlenmektedir. Öğrencilerin sırt çantalarıyla adaya dağılmalarıyla oyun başlar.
            Filmde güçlü bir medya eleştirisi vardır. Ölüm Oyunu medya tarafından bir TV yarışması gibi ele alınmakta ve kimse olup bitenin dehşetini sorgulamamaktadır. Oyunun kurallarının anlatıldığı video ise gerçek bir sürrealizm denemesidir. Bu güçlü yabancılaşma duygusuyla bize verilen, tersinden ütopik (distopik) bir Japonya’dır. Ama çizilen resim post-modern dünyanın bir başka yerinde olabilecek kadar da evrenseldir. Ayrıca detayların, usta bir ressamın dokunuşlarına benzeyen son derece ekonomik bir dille aktarıldığını not etmeliyiz. Bu fırça darbeleri açık bırakılmıştır ve başka alternatif okumalara da müsaittir.
            Öğrencilerinin kişisel dramları Ölüm Oyunu’nda çok gerçekçi bir biçimde yansıtılıyor. Adada dağıldıkları andan itibaren, her biri kendi yaşam öyküsü ve karakteriyle uyumlu bir biçimde davranıyor. Çatışmalar, tıpkı gerçek dünyanın aynası olan karmaşık ittifak ilişkileri içinden geçerek yaşanıyor. Öğrencilerin tereddütleri, dehşetleri, çocuksu beceriksizlikleri gözler önüne seriliyor. Hepsini ayrı ayrı tanıyor ve onları benimsiyoruz. Onları en acımasız anlarında sevebiliyor ve anlayabiliyoruz.

            Yabancılaştırma aygıtı
           
Hayatta kalma arzuları, bizim bir parçamıza dönüşüyor.
Bazıları Ölüm Oyunu’nu oynamayı reddediyor. İki sevgilinin arkadaşlarını öldürmeyi reddederek beraberce yüksek bir uçurumdan denize atlamaları bunun bir örneği. Bazıları ne ümitsizliği ne de Ölüm Oyunu’nu tercih ediyor ve direnmeyi seçiyor. Takeshi Kitano’nun yönettiği merkezin bilgisayar ağını bozmayı ve elektronik kolyeleri etkisizleştirmeyi planlıyorlar.
            Elbette Ölüm Oyunu’nu benimseyerek sadece kazanmayı isteyenler ya da yönlerini kaybederek sadece yaşamayı umanlar da mevcut. Film bütün bu hikayeleri, ayrı ayrı ve hiç bir ölü zamana yer bırakmadan soluk kesici bir aksiyon üzerinden bize ulaştırıyor.
            Hiç bir oyuncunun ön plana çıkmadığı ama herkesin derinlemesine bir birey olarak anlatıldığı kurgu, bir Batı macera filminden bekleyeceğimiz gibi bir kahraman öyküsü anlatmıyor. Sırası gelmişken yönetmen Kinji Fukasaku’yu, John Woo ve Quentin Tarantino’nun esinlendikleri önemli bir sinemacı olarak andıklarını belirtmeliyiz.
            Kendisi de ayrı bir fetiş olan Takeshi Kitano’nun abartısız ama güçlü oyunculuğunun filme kattığı tad muhakkak ki unutulmamalı. Ölüm Oyunu bütün bu sağlam temelleri sayesinde gerçek bir kült film mertebesi elde etmiş durumda.
            Belki bu filmle birlikte çok eskilere gitmeli ve Kant’ın ‘Kozmopolit Bir Bakış Açısından Evrensel Tarih Fikri’ adlı yapıtını hatırlamalıyız. Kant’a göre toplumlar, engellenemeyen hatta gerekli bir çatışma ve gerilim içerirler. Bu tarihin motorudur.
            Kant bize şu soruyu sorar: ‘İçimizdeki bu gerilimi, nasıl olur da bizi yok etmeyecek bir seviyede tutabiliriz?’ Filme dönersek, ‘Nasıl olur da Ölüm Oyunu’nu bir yaşam oyununa çevirebiliriz?
            Ölüm Oyunu’nda dikkatsiz bir izleyiciye kanlı bir macera filmi gibi görünecektir. Fakat gerçekte yapılmış en acımasız toplum eleştirilerinden birisi var karşımızda. Üstelik film, bir kurtuluş ve arınma perspektifi de sunmaktadır. Onu olağanüstü kılan ise bütün bunları ‘izah etmeden’, sadece ‘göstererek’ yapıyor olmasıdır.
           
İstersen yaşayabilirsin
           
Filmin yönetmeni Kinji Fukasaku’nun kişisel hikayesi de aydınlatıcıdır. 15 yaşında bir lise öğrencisi iken II. Dünya Savaşı esnasında bir mühimmat fabrikasında çalışmaya zorlanmıştır. Fabrika bombalanmış ve kaçma olanağı olmayan öğrencilerin çoğu ölmüştür. Hayatlarını kaybeden arkadaşlarının mezarlarını kazmaya zorlandığında, Kinji Fukasaku ‘onlara savaş hakkında söylenen herşeyin büyük bir yalan olduğunu’ anladığını belirtiyor.
            Bu bağlamda ‘Ölüm Oyunu’ istenirse bütün savaşlar üzerine kurulmuş negatif bir metafor olarak düşünülebilir. O halde ‘Ölüm Oyunu’, aslında ‘kendi kendimizi yok etme yeteneğimizdir’…
            Aslında bu filmde insanın karanlık yönünden çok erdemleri, büyüklüğü ve sevgisi anlatılmaktadır.
            *Distopya, zıt anlamda yani olumsuz anlamda bir ütopyadır.

 

http://www.stargazete.com/acikgorus/olum-oyunu-bir-japon-distopyasi–105442.htm

*          *          *          *          *

             Filmin Künyesi:
       Yönetmen: Kinji Fukasaku
       Senaryo: Kenta Fukasaku
       Görüntü Yönetmeni: Katsumi Yanagishima
       Kurgu: Ahirohide Abe
       Müzik : Masamichi Amano
       Yapımcı: Akio Kamatani, Tetsu Kayama
       Yapım yılı ve ülkesi: 2000 – Japonya
       Süre: 122 dakika
       Dağıtımcı: Bir Film (www.birfilm.com)
       Tür: Gerilim/Dram
           Oyuncular:

       Takeshi Kitano (Kitano)
       Tatsuya Fujiwara (Shuya Nanahara)
       Aki Maeda (Noriko Nakagawa)
       Taro Yamamoto (Shougo Kawada)
       Masanobu Ando (Kazou Kiriyama)
       Kou Shibasaki (Mitsuko Souma)
       
       Resmi web sitesi:
       http://www.battleroyalefilm.net
       
www.olumoyunu.com

http://www.ntvmsnbc.com/news/239517.asp

 

         

           *          *          *          *          *

                                                        3. DÜNYA SAVAŞI VE HAZIRLIK

Dünyanın birçok yerinde hayat tarzları, bencillik, hırs, kıskançlık ve kazanmak için zulüm dolu bir oyuna benzemiyor mu?

            Ünlü kâhinin 2010’daki veya ona yakın tarihteki muhtemel  3.Dünya Savaşı, “Ölüm Oyunu”ndaki gibi karakterlere benzeyen, bencillik, hırs, hased ve kötülük dolu zalimlerin birbirini yok etme savaşı olmayacak mı? Evrenin sahibi Allah c.c., sadece saf ve temiz kalpli salih ve veli kullarına güzel bir son nasip eder!

            Yüce Allah c.c. Dünyadaki fitne kaynaklarını ve kötülükleri “Felak” ve “Nas” sürelerinde açıklamış; bunlar “Sığınma” süreleridir; bir dinleyelim:

            KUR’AN; FELAK SÜRESİ:

Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla

  1. De ki: Sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.
  2. Yarattığı şeylerin kötülüğünden,
  3. Karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden,
  4. Düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin kötülüğünden,
  5. Ve hased ettiği zaman, hasetçinin kötülüğünden.

NAS SÜRESİ:

Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla

1-6: De ki: "Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlah’ına sığınırım."

Cin ve insan şeytanları Kıyamet’e kadar bitmez! Kabil’in kötülük dolu kalbindeki duygular, nesilden nesile de geçerek devam etmiştir!  

İman ile küfrün savaşında dâima mü’minler galip gelmiştir! Ama gerçek mü’minlerin sayısı ne kadar az! Hakiki iman, lazer ışını gibidir! Allah, göklerin ve yerin nurudur! Bütün Kâinatı aydınlatıyor! İnananları karanlıklardan aydınlığa çıkarır! Cehalet, gaflet, inat ve kibiri kendine huy edinmiş karanlığın çocukları kalplerini, gözlerini, kulaklarını ışığa karşı kapatmaktadırlar!  Zalimler , karanlıkta kan emen vampirlerdir; biz mü’minler ise vampir avcılarıyız ! Bizim lazer kılıçlarımız vardır ! Allah c.c. bizim dostumuzdur!  Ni’mel Mevla ve ni’men Nasir !

Mesela bir adam 17 Ağustos’ta bir depremde 17. Kattan düşüp te hafif bir sıyrıkla ayağa kalkıp sağlamca hayatına devam ediyorsa, işte Allah’ın izniyle görevli melekler ve cinler onu koruyorlar ve işleri Takdiri İlahiye göre ayarlıyorlar !

Nükleer bir savaşta, emin yerler, hedef seçilmeyen uzak, ıssız ve doğal kaynakları bol olan yerler olacaktır! Gerekli erzak ve malzeme depolanmış çok sağlam yer altı sığınaklarının faydası olur! Nükleer savaşta hayatta kalmanın yolları ayrı bir makale konusu olsun!

3. Dünya Savaşı’na maddi hazırlıkların dışında manevi kalkan olarak “Beş Kaf Ayeti” okunabilir. Korkunç Deccal’ın şerrine karşı da Cuma günleri “Kehf” süresi okunması iyidir!

Sağlık konusunda uzun zamandır açıklamaya fırsatım olmadı; iksir gibi 3 gıda şudur. Birçok hastalığa karşı korurlar. 1- Saf bal 2- Çörek Otu 3- Sarımsak. Bunlar haftada birkaç kez alınırsa (sarımsak kıyılıp yutulacak),  birçok hastalığa şifası vardır!

Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun, son peygamber Hz.Muhammed a.s.’a salat ve selam olsun!

Mimoza33; Hmmm, bugün benim doğum günüm! Aslında ben 313 yaşındayım, ama iksir içtiğim için 33 yaşında gibi görünüyorum J Şakaydı! Selam ve sevgilerimle; 10.10.2008

http://kardelenkutuphanelibrary.spaces.live.com

* kardelenkutuphane_library@hotmail.com,

* mimoza33m@yahoo.com 

 
         
 

PENTAGON’DA EZAN VE İFTAR,MARS’TA MÜSLÜMANLAR,TÜRKİYE’DE MÜNAFIKLAR

3. Dünya Savaşı’nın Türkiye’ye yönelik füzelerinden bahsedecekken ve 14 Şubat Sevgililer Günü’nde Cumhuriyet Halk Partisi’yle ilgisine işaret edecekken, hikmet sahibi Yüce Allah başka bir olaya işaret etti! Bazı insanlar veya kurumlar, farkına varıp tam tanıyamadığı fakat aldandıkları nankör sevgilisinin ihanet oklarıyla ölürmüş…

            Ondan önce başka bir gerçeği insanların acilen anlaması gerekiyormuş…10 Şubat 2008 Pazar günü Brezilya’da Rio Şehrinde Dünya’nın en büyük Hz.İsa heykeline yıldırım düştü !!!  Önce haberden bazı bölümleri dinleyelim, sonra Allah’ın izniyle yorumu yapayım…

“Brezilya Rio’daki dünyanın yedi harikasından biri olarak seçilen İsa heykeline yıldırım düştü, Hıristiyan alemi ‘kötü işaret’ diyerek kiliseye koştu.”
            “Bunun üzerine Hıristiyanlar kiliselere koştu. Herkes, din adamlarının olaya açıklık getirmesini istedi. Papazlar halkı yatıştırmaya çalıştı ama kiliselere koşturup dua edenler "O tepede paratoner de var. O varken nasıl oluyor da yıldırım heykele düşüyor?" dedi.
            Rio’nun 700 metre yüksekliğindeki Concovado tepesinde bulunan 39.6 yüksekliğindeki, 700 tonluk beton heykel, dünyanın yeni 7 harikaları arasında da yer alıyor. Yıldırım düşmesi sonucu çok az hasar gördüğü açıklandı.” (1)

Bu olağan dışı olaydaki sırlar şunlar:

1- Dünya’nın en büyük Hz.İsa heykeline düştüğüne göre; siz Hıristiyanlar Hz. İsa’nın en büyük heykelini yapmakla ona gerekli inanç ve saygıyı göstermiş olmuyorsunuz, onu ilahlık seviyesine çıkararak putlaştırıyorsunuz. Allah, gökten yıldırımla çarparak bu işin yanlış olduğunu gösteriyor !

Bir rivayete göre mahşerde Yüce Rabb Hz.İsa’ya sorar: “Beni ve annemi ilâh edinin, diye sen mi insanlara buyurdun?”  İnsanlara öyle emretmediği halde bu sorunun ağırlığı altında Hz. İsa uzun zaman mahcup bir halde kalır !

Ne Buda, ne Hz. İsa (a.s.), ne de birçok aziz insan, halklarına “Bizim heykelimizi yaparak taparcasına sevin, veya ilah edinin!” diye bildirmemiştir. Ama  tarih boyunca insanların batıla sapma eğilimini göz önüne alarak; “insan kurban etme”, “yüzyıllarca kölelik”, “20. yüzyıla kadar İslam değil, başka batıl din mensubu halkların, kadınları insan yerine koymama değer yargısı”, “putlara tapınma”, “eşcinsellik” gibi sapık âdetlerini düşünürseniz, İlahi dinlerde canlı resmi ve heykel yapmanın neden yasaklandığını anlarsınız! Hatta bazen çevrenizde veya filmlerde duyarsınız: “Aşkım, seni taparcasına seviyorum!; senin için her şeyi yaparım! Vb. ” Bu gibi duygular Allah’ı kızdırıyor ! Kim Allah (c.c.)‘ı ve Hz.Muhammed (a.s.)’ i diğer varlıklardan daha az severse, tam iman etmiş olmaz ve Allah (c.c.), o taparcasına sevdiği şeyi öyle kimselerden alır!..

2- Yıldırımdan koruyan ‘paratoner’ olduğu halde, “yıldırım çarpması”, maddi tedbirleriniz Allah’ın dilediği konularda işe yaramaz!, demektir.

3- Olayın Hıristiyanların kiliseye gittiği Pazar günü olması ve onların papazlara sorup açıklama istemesi ve onların da makul bir açıklama yapamaması, 2000 yıldır “Mutlak Gerçeği”, batıl bir inanca dönüştürdüklerinin işaretidir. Hz. İsa (a.s.), gökten yeryüzüne indiğinde haçı kıracak, domuzu ve şarabı ortadan kaldıracak! Gerçeğe en yakın İncil olan,yalanlanan ve saklanan “Barnaba” İncili’nde “Benden sonra Ahmed gelecek!” diye bildirdiği Son Peygamber Hz.Muhammed’in doğruluğunu tasdik edecektir!

BARNABA İncili’ndeki Hz.İsa’nın bazı sözleri şöyledir:

“-Ben, Allah’ın Resulünün yolunu hazırlamak için geldim. Bu resul, sizden birkaç yıl sonra, İncil tahrif edilip hakiki inananların 30 kişi kadar kalacağı bir zamanda gelecektir. O zaman, Cenab-ı Hak, elçisini gönderecektir. Onun başının üzerinde beyaz bir bulut bulunur. O, putları kırar. Onun sayesinde, insanlar Allah’ı tanır ve ben de hakiki olarak tanınırım. (72. bab)

“O resulün adı Ahmed’dir.” (97. bab) (2)

Şimdi de Türkiye’ye dönelim. Başbakan, mazlum Müslüman kızlarına dini bir görevlerini yapması için Allah’ın buyruğu olan “başörtüsü” konusunda iyilik yapmak istemiş. Fuhşu ve kadınların çok açıklığını tenkit etmiş! “Vay! Sen misin öğüt veren !?” diye bütün ülkenin yarım inançlıları, fitnecileri, münafıkları, bozguncuları homurdanıyor! Aynı ilk Müslümanların Bedir’de endişeye düştüğü gibi bir durum oluşabiliyor ! Sayın başbakan ve iyi işlere niyet edenler, “İnancınızı koruyun, asla korkmayın!” Alemlerin Rabbi ve meleklerden ordusu mü’minlerle beraberdir! Bedir’de 3000 melekle yardım ettiği gibi ansızın saldırıya uğrayan garip mü’minlere yardımla zafere erdirir!  2002 Kasımında takdiri İlahi gereği rast geldiğim “Allah tarafından bir mevkiye göreve gelen, O’na olan güvenini kaybetmemesi şartıyla hep orada kalacağı, düşmeyeceği” ne dair sâlih bir müslümanın özlü sözünü şimdiki  Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de bulunduğu bazı bürokratlara göndermiştim. 1-2 hafta gibi kısa bir süre sonra Başbakanlık binasına girerken ayağı takıldı, düşecek gibi oldu. Hayret ederek içimden, “Her halde tereddütü oldu, tam inanmadı !” diye düşündüm. Aradan 5 yıl geçti; geçenlerde ben de burada bir kafeteryaya girerken ayağım kayarak düşecek gibi oldum, bu anı aklıma gelerek gülümsedim. Zannederim, Allah’ın dünyadaki bunca zalime ve münafığa hemen ceza vermeyip hep Firavun gibilerin birçok ülkede egemen görünmesi konusunda üzüntü ve endişem oldu!

Ardından kısa sürede Brezilya Rio’da madden korunduğu zannedilen dünyanın en büyük Hz.İsa heykeline yıldırım düşmesi, bizim için ibret verici! Bütün âleme anlamı, kalplerimizi taparcasına sevilen tutku ve ihtiras putlarının lekelerinden arındırmak! Zamanla insanı esir alan arzu ve alışkanlıklar, bizi kendine hizmetkar yapıyor…Gönül tahtında, lâyık olmayan geçici sevgililer; en başta da ihtiyarlamış makyajlı,süslü, hilekar ‘sevgili dünya’ oturduğu için, ‘Gerçek ve Ölümsüz Sevgili Sultan’ gelmiyor ve gönül sarayında görünmüyor! Ve aynı gün aklımdan geçen bir konuya, gazeteci yazar Dilek Önder’e de malum olmuş olacak ki, örtülü Müslüman kadınların çoğunun takvayla ve samimiyetle örtünmediğine geçen gün işaret etmiş. Gerçekten buna kendim de şahit oluyor ve görüyorum.

“Tutkularınızın tutsağı olmak istemezseniz, onları; dizginlemeye çalışınız.” (Homus Babington Macaulay) Kadınların günaha sevk eden  derecede güzellik ve modaya uyma tutkusu gibi…

Örtünmenin anlamı dikkat çekmemek, tahrik etmemek, vücut hatları belli olmamak olduğu halde; örtülü kadınların çoğu boyalı makyaj yaparak, ayağı açık, topuklu ayakkabı giymiş veya dar pantolonla kalçası belli manken gibi geziyor, bu nasıl takva oluyor ! Hatta bazı genç kızların web sayfalarında bakıyorsun; Allah’ın isimleri, Peygamber hadisleri, sayfa aralarında gölden ay ışığında çıkan tüllü, erotik yarı çıplak kadın resimleri…Hayret, değişik bir bakış açısı!..

Ayrıca namaz, örtü,sakal vb. gibi işaretlerle dindar görünenlerin çoğu, işe girme, resmi dairede sıraya geçme, tayinler, mal veya para bölüşme gibi konularda öyle bir kul hakkı yiyorlar ki görünüşte dindarlık hakikaten maske gibi kalıyor!.. Hakikaten dindarı, laiki, milliyetçisi herkes önce saf kalpli, dürüst, kul hakkı yemeyen, yalan ve hileden uzak bir insan olsun, sonra Allah işlerini rast getirir! Bir de sabrederlerse ve küçük sıkıntılara katlanırlarsa…

Kişi ne kadar günahkar olursa olsun inkarcılar ve münafıklardan başka kim Allah’ın ve Peygamberin buyruğuna karşı gelebilir ? Allah’a yakınlık derecelerinden en aşağıda bulunan 1. derece “Nefs-i emmare=Kötülüğü emreden nefs” in kölesi ve hizmetkarı olanlar! Hastalıklı nefsi temsil eder. Sarı veya gri renkle gösterilebilir. Gri, daha kötüdür. Maskeliliği ve münafıklığı gösterir. 2. derecede “Nefs-i Levvame=Kınayıcı nefs” gelir. İnancı vardır, iyiliğe meyillidir ama bazen günaha ve kötülüğe düşer; mor renk bunu temsil edebilir; üzüntü ve sırlar.   3. derece “Nefs-i Mülhime=İlham alan nefs” dir. Yeşil buna işaret olabilir. 4. derece, “Nefs-i Mutmainne: Huzura ermiş nefs” tir. Bu derecedeki Müslümana “Cennet’e gir!” denilir. Beyaz gül gibidir. Bu insani dereceler şimdilik fazla uzamasın.

Sözün kısası, Nefs-i Emmare’nin hizmetkarı durumunda olan birine hiçbir öğüt, işaret, kanıt fayda vermez. 1000 tane delil sunsanız nafile. Hasta bünye ilaç ve tedaviye cevap vermez! Ne olacağını Allah bilir. Sohbet edilecek kimseler, 2. derece ve yukarısında olanlardır. Kur’an’da inatçı inkarcıların neyi beklediği konusunda âyet var; geçmiş kavimler hep azabın gelmesini veya ansızın gelmesini beklemişler!

Tam bu konuyu yansıtması açısından güzel bir yazıya denk geldim. Hayat boyu insanlık olarak hepimizde yaygın olan, belli bir süre veya ömür boyu olabilen psikolojik bir hata veya hastalık vardır, gerçekten ebedi kurtuluşa erdirecek veya hüsrana uğratacak kadar önemli; “FARKINDA OLMAMAK (ŞUURSUZLUK) veya      KENDİNİ BİLMEK”.

 

GÜLİSTAN’DAN KAÇANLAR

Hz. Mevlana mürşit kitap olan Mesnevi’sinde şöyle bir hikaye anlatır:

“… Adamın biri kötü kokulara alışık olduğundan gül kokuları ve diğer güzel kokular satılan bir çarşıya gelince bayılmış…”

       ( Peygamberler tarihinde de görüleceği üzere çağlar boyunca, inkarcıların, münafıkların dindarlara bakış açıları hep aynı olmuştur, yine aynı metinden)

 “Bu söz, bize zahmet veriyor, bu sözden hastalanıyoruz… sizin vazınız iyi değil, bize iyi gelmiyor. Eğer yine susmaz da nasihata başlarsanız derhal sizi taşlar, öldürürüz. Biz, oyunla, abes ve saçma şeylerle semirmişiz… öğüte hiç alışmamışız! Bizim gıdamız yalandır, asılsız laftır, saçma sapan sözlerdir… sizin bildirdiğiniz şeyler, midemizi bozuyor. Siz bu sözlerle hastalığımızı yüzlerce defa artırıyor… akla ilaç olarak afyon veriyorsunuz” demişlerdir.
“Kime öğüt miski fayda vermezse muhakkak o, kötü kokulara alışmıştır. Pislere temiz ve güzel şeyler layık değildir. Yılana şeker teklifi yersizdir. Kötü şeylere alışanlar iyi şeylerden hastalanırlar.”

            Allah’ın emirlerinden, Peygamberimizin (s.a.v.) sünnet-i seniyyelerinden, Hak ve hakikatlerden, helal daireden, zikirden, sohbetten, camiden, tesbihten, ibadetten, secdeden rahatsız olanlar rezalete alışık olduklarından hep dünyayı isterler. Alıştıkları şeyler yerine cennet kokusundan cüzler duyduklarında, rahatsız olurlar, dinlemek istemezler.

Dünyanın, nefsinin, hevasının, hevesinin, şeytanının peşinden giderek insanlara, mala, mülke, servete, şöhrete, makama kulluk edenler, bir de kaygı duymadan kendilerini savunurlar, adam olma dersleri vermeye kalkışırlar. Allah’a kulluk edenleri, O’nun yolunda cehdedenleri kınarlar. Kör olanın ışığa, sağır olanın sese karşı tepkisizliği gibi yüreklerin de Hak ve hakikatlere karşı tepki veremez duruma düşmesinden kaygı duymak gerekir.
            Müslüman ana babadan doğup hatta evi caminin yanında olduğu halde güzel kokulara tahammül edemeyenler olduğu gibi, dünyanın diğer ucunda ezan sesi bile duymayanların Hak ve hakikatlere karşı vicdanı sönmemiş olabiliyor. Zorbalıktan gelen kötü kokuları duyabiliyor.

Pentagon`da Ramazanda iftar verildi. Haberi aynen okuyorum:

"Pentagon`daki iftarda ezan ve Kur`an Arapça okundu.
Her dinden binlerce subay, astsubay ve erin görev yaptığı Amerikan ordusundaki müslüman görevliler için Pentagon`da bir iftar verildi. Önceki akşam verilen iftara Pentagon`da görevli subay ve astsubaylar aileleriyle katıldı. Genelkurmay Başkan Yardımcısı’na Kur`an-ı Kerim hediye edildi. Özel olarak getirilen hurmanın ikram edildiği iftarda Ezan-ı Muhammedi ve Kur`an-ı Kerim aslına uygun olarak Arapça okundu.
Daha sonra okunan ayetlerin mealleri İngilizce olarak verildi. Burada bir konuşma yapan Genelkurmay Başkan Yardımcısı: "Amerikan ordusunda her dinden asker var. Hepsinin inançlarına saygılıyız. Bütün insanlarla iyi geçinmek istiyoruz. Herkesin ibadetini serbestçe yapabilmesine imkan veriyoruz" dedi. Pentagon`un görevli imamı tarafından teravih namazı kıldırıldı." (3)

            Mars’ta hayata ve Müslümanların varlığına işaret eden maddi ve manevi delilleri ayrı bir makalede ele almıştım. Başlıktaki üç değişik ifadeyi, üç medeniyete ve  aralarındaki uygarlık derecesi farkına dikkat çekmek istedim. Türkiye’nin gelişmesine dindarlar mı, günahkarlar mı engel oldu ! ?

Her insanın “beyaz gül” olmasını temenni ediyorum.

Son olarak bir dileğimi belirtmek isterim. İmkanı olan bütün yayıncı arkadaşların bu makaleyi yayınlamalarını dilerim. İnşaallah insanlığın uyanışına vesile olacaktır. Selam ve iyi dileklerimle.

Memduh Özcan , Öğretmen Yazar, Türkiye; 15.02.2008 Cuma

Web Sitesi: http://kardelenkutuphanelibrary.spaces.live.com 

 

KAYNAKLAR:

(1)   www.milliyet.com.tr; 13.02.2008

(2)  Barnabas İncili (Orijinal El Yazması bir Barnabas İncili, Viyana İmparatorluk Kütüphanesinde);  http://www.iusozluk.net/barnabas+incili.iu

(3)  Filiz Konca; http://genckalem.org/content/view/86/27/ ; 31.08.2008

                                 
                               
 

ŞEYTAN /CİN ÇIKARMA VE OKUNACAK DUALAR:

(EXORCISM OF EMILY ROSE)

Esselâmü Aleyküm! Bütün ilahi dinlerde Şeytan ve cinlerin varlığından bahsedilir ve gerçektir! Bilimsel ve deneysel kanıt olarak pek elde tutulur somut deliller ele geçirilemese de Dünya’da binlerce, hatta milyonlarca insan hayalet dedikleri cin olaylarına ve etkisine şahit olmakta; bazıları sihre tutulmakta yani cinlerin musallatına uğramaktadır ! Önceki mesajda neden ipucu vererek  “Tütsüleri yakın!..” dediğim şimdi daha belirginleşecek!

Güzel kokuların meleklere ve güzel ruhlara uygun olduğu ve celb ettiği; kötü kokuların ise cinler, şeytanlar ve kötü ruhlara uygun olduğu yine İslam Dini’nde bildirilmektedir. Uzakdoğu Dinlerinde de aynı amaçla tütsü çubukları yakılmaktadır.

Şimdi, normal ötesi olay yaşayanların hikayeleri, işaretleri, kanıtları, uzunca sayılmayacak.

         Sadece yaşanmış 1-2 olay ve onun filme konu olmuş hikayesi sunulacak ve çözüm olarak ta İslam Dini’nde deva olarak bildirilen dualar verilecek.

         Bununla beraber, değerli âlim Ahmed Hulusi Hoca’nın da belirttiği gibi koruyucu dualar, % 99 koruma sağlar. Çünkü % 1 hikmet ve sebebini Allah c.c. bilir! Sihir, helak edici 7 büyük günahtan biri olmasına rağmen, ne zaman tutacağı ne zaman tutmayacağını Allah c.c. takdir eder!

         Tıbbi bakım ve tedavi gerektiren beyinsel yaralanmalar hariç, sara hastalarının çoğu, cin musallatından kaynaklanmaktadır. Ayrıntılı bilgi için müracaat kitaplarına bakılabilir; örneğin Ahmed Hulusi Bey’in eserlerine: “Ruh İnsan Cin”, “Dua ve Zikir”, “İnsan ve Sırları” vb… Aşağıdaki Mü’minun süresi son 4 ayeti, ilk okunacak en etkili ayetlerdendir. “Sen hiç denedin mi?” diye merak edilirse, “Evet!” , kendim bizzat yıllar önce 13-14 yaşlarında bir oğlan çoçuğuna tam sara krizi gelmeye başladığı anda yüzüne, kulağına doğru okumaya başladığımda, hemen kriz; yâni çene kilitlenmesi, kasılma ve gözlerdeki dehşetle açılma vb. belirtiler kaybolup hasta düzeldi. Bu çocuk, söylendiğine göre yılanları filan eliyle tutup atarmış…

         Yine, babası devamlı sara hastalığı çeken bir arkadaş vardı. Bir gün rüyasında bir zât ona: “Siz babanızı kurtaramazsınız, bâri kendinizi kurtarın!” diye bildirmiş! Tam olarak kaç yıl geçti, bilmiyorum, ama birkaç yıl sonra babasının vefat ettiğini duydum.

         1952 doğumlu Alman Anneliese Michel’in gerçekten yaşanmış hayat hikayesine konu olan, 2005 Yapımı “Exorcism of Emily Rose” (Şeytan Çarpması, aslında “Şeytan Çıkarması” filmi de yukarıdaki gibi çevremizde yaşayan, bu tür acı çeken bazı insanların hastalığına benziyor!

         Dikkat ! Bu filmin özetlerinde de dikkat çektiği gibi, her dua okuyan, cin musallat olmuş kişiyi kurtaramıyor; gerçekten o rahibin çabasının sonucu da öyle olmuş! Halk arasında “nefesi kuvvetli” denilen salih, takva sahibi kişilerin duası daha etkili oluyor! Normal hayatımızda düzenli olarak günlük dualar okunursa çok büyük faydası var! Bu, tıp alanında da biyolojik, bedensel hastalıkların çok ilerlemeden, erken teşhis döneminde tedaviyi yapmanın daha verimli olmasına benziyor! Zayıf ruhlu, günahkar kişi bu okuma işini yaparken, hastaya musallat olmuş cin veya cinler, okuyana yöneliyor! Tabii burada bazıları korkmuştur… Böyle bir olaya maruz kaldığını ve bayıldığını, tanıdık bir ev hanımı bana bildirdi. Ama bayılmanın dışında herhangi bir fiziksel, ruhsal zararı olmamış!

         Bunları anlatırken, en korktuğum şey, birinin “Saçma!” der gibi gülmesi! Kendim de artık sadece suç veya günah işlemekten değil, “Olumsuz bakış açısı” ndan da korkuyorum. Çünkü bazı kişiler düşünce ve bakış açılarından dolayı cezalandırılırlar! “Düşünce kontrolü” daha zor bir şey! “Gülme komşuna, gelir başına!” atasözü de bu arada hatırlanıyor… Bu paragrafta bazılarına ibret var!

         Şimdi hikayenin birkaç özetini inceleyelim:

         Exorcism of Emily Rose, The – (Şeytan Çarpması)

Emily Rose üniversiteye başladığı ilk yılda rahatsızlanır ve doktorların sara teşhisi ve tedavilerine rağmen iyileşemez. Daha sonra sara hastalığına ek olarak ruhsal bozukluk teşhisi de konulan Emily’nin hastalığı dayanılmaz bir hal aldığında Emily ailesine ve onlara yakın olan Papaz Moore’a sığınır. Sonunda tüm ailenin ve Emily’nin de onayı ile Papaz Moore’un düzenlediği şeytan çıkarma ayini sonucunda Emily hayatını kaybeder. İhmal sonucunda ölüme sebebiyet vermekten tutuklanan Papaz Moore’un avukatının ve savcının, güçlü argümanlarının karşı karşıya geldiği mahkeme sırasında, bizler de Emily’nin yaşadıklarını, geri dönüşlerle izleme şansı buluruz. (1)

         *       *       *       *       *      

Emily Rose üniversiteye gitmek için kırsal bölgedeki güvenli evinden ayrıldığında, kendisini nelerin beklediğinden habersizdir. Bir gece yurtta yalnızken, tüyler ürpertici bir ‘halüsinasyon’ (sanrı) görür ve kendinden geçer.

Geçirdiği bu krizler daha sık ve ciddi bir hal almaya başlayınca, koyu bir Katolik olan Emily, kilisesinin rahibi Peder Richard Moore‘un kendisine şeytan çıkarma ayini uygulamasını ister. Genç kız bu dehşet verici şeytan çıkarma ayini sırasında ölünce, rahip ihmal sonucu ölüme sebebiyet vermek suçuyla yargılanır.

Tanınmış bir savunma avukatı olan Erin Bruner, firmasında ortak statüsüne yükseltilmesi karşılığında, isteksizce de olsa Peder Moore‘u savunmayı kabul eder. Duruşmalar sürerken, Peder Moore‘un şaşmaz inancı ve davanın etrafında dönen açıklanamaz ve tüyler ürpertici olaylar Erin‘in şüpheciliği ve dinsizliğini zorlar. (2)

*       *       *       *       *      

        1952 doğumlu  Anneliese Michel adlı Alman, katolik, Bavyera doğumlu bir küçük kızın ruhu şeytanlar tarafından ele geçirilmiş. 1968’den öldüğü tarih olan 1976’ya kadar nöbetler şiddetlenerek devam etmiş.
        Kilisenin o dönemde belirlediği 3
exorcism
kriterinin tamamı görülmediği için önce ailesinin şeytan çıkarma isteği reddedilmiş, daha sonra aile gizlice bu işi bir papaz ve vatikan görevlisine, biraz da belirtileri çarpıtarak havale etmiştir.
        Uzun süren çabalar bir ara sonuç verir gibi de olsa, özellikle hastalığının son aylarında yemek yemeyen kız, son gününde dahi aşırı kuvvetli olmasına rağmen, ölmüştür.
        Hadise mahkemelerde uzunca süre tartışılmış, exorcism denemesi yerine psikolojik bir tedavi yapılmadığı için aile ve papaz suçlanmıştır.
        "Klingenberg davası" olarak da bilinen bu hadise kanıtlanmış, seansları kaydedilmiş ilk exorcism vakasıdır.

Ancak bu hikayeyi çok daha sadık bir şekilde işleyen bir film sırada: Alman yapımı “Requiem”. (3)

*       *       *       *       *

        Emily Rose, sizin kız kardeşiniz, kızınız veya en iyi arkadaşınız olabilirdi. Ona olanlar, herkesin başına gelebilirdi. Allah korusun ! (God bless you!)  Mimoza33; 16 Aralık 2007 Pazar

SARA HASTALIĞI, RUHİ SIKINTI, SİHİR VE CİN MUSALLATINA KARŞI OKUNACAK DUALAR, ĀYETLER

 

1- Mü’minūn Süresi: son 4 Āyeti önce okunur:

         * Efehasibtüm ennemā halaknākum abesen ve enneküm ileynā lā turceūn.

·         Feteāle’llāhü’l melikü’l Hakk. Lā ilāhe illā Hüve, rabbü’l arşi’l kerim.

·         Ve men yed’u mea’llāhi ilāhen âhare lā burhāne lehü bihi, feinnemā hısabühü ınde rabbih, innehü lā yüflihu’l kāfirūn.

·         Ve kul rabbiğfir verham ve ente hayru’r rāhimin.

 

2- Aşağıdaki dua âyetleri imkan nisbetinde günde 41,100, 300

         veya 1000’e kadar ne kadar okunabilirse okunur.

Eğer suya okunup üflenir içilirse koruyucu tesiri daha fazla olur:

·         Rabbi enniy messeniye’ş Şeytānu binusbin ve azābin. (1)

·         Rabbi eūzü bike min hemezāti’ş Şeyātīni ve eūzü bike rabbi en yahdurūn. (2)

·         Ve hıfzan min külli şeytānin mārid. (3)

        

     (1)         Sâd süresi:41. Āyet

(2)                      Mü’minūn süresi: 97. ve 98. Āyet

(3)                      Saffāt Süresi: 7. Āyet

 

KAYNAKLAR:

 (1) www.film.gen.tr ; Aralık 2007

(2) http://www.sinema.com/film/5759/seytan-carpmasi ; Aralık 2007

(3) http://www.itusozluk.com/goster.php/the+exorcism+of+emily+rose?d=exorcism+of+emily+rose ; Aralık 2007